2 Ocak 2014 Perşembe

Adını unuttuğum günün ilk durağı tapınak~ -part 3-

Bugün iki blog birden paylaşarak umarım sıkılmadan okuyacağınızı düşünüyorum.

Otele vardığım andan itibaren her şey rayına oturmuştu.. ama.. bir şey eksikti.. neydi o eksik olan??? JETLAG. Evet... İlk gün tam anlamıyla bir jetlag etkisi yaşadım 4'te yattım ve sabah da 6.30'da resepsiyondan beni uyandırmalarını istedim ki bu her gün böyle sürdü.. Otele vardıktan sonra işte karnım açtı ne yiyecektim? Dedim Cansu, sen git bir yere elbet bulcaksındır.. Otelimin bulunduğu etrafta full avizeci.. Eee, avize karın doyurmuyo ki tutup da onu alamam ya :D Dümdüz devam ettim... baya bir yürüdüm her akşam böyle.. neyse ilk gün yürüyorum işte iki tane şerit var.. bir tanesi kısa yol ikincisi de ana yol..  ben tabii trafik kurallarını bilmiyorum mal gibi bekliyorum arabalar geçiyor.. geçiyor.. tam karşıya geçicem araba geliyor.. sonra görevli polis beni yönlendirdi sağolsun geçtim karşıdan. baya bir bekliyorsunuz ama ışıklarda benden söylemesi. her neyse.. gittim gittim.. Bir de baktım tabelaya Myeongdong. Tabii herkes bana bakıyo  böyle yabancılara da dahil... Bir tane kot pantolonlu göremezsiniz Koreli kızlar da hepsi etek, şort maşallah :D her neyse. Yerel lokantalar da yiyemezdim. Gittim KFC'ye.. (Myeongdong'da olan fotoğrafları son blogta paylaşacağım) Görevli kızdan söyledim ne istediğimi oda verdi.. Yalnız bizde ki gibi öyle pakete koymuyorlar... nasıl desem.. şu hani Burger'larda ki gibi olur ya küçük paketler onun gibi.. Kola'yı da torbada taşıyorsunuz ama BIG SIZE mutlaka demeniz lazım. büyük çanta istiyorum diye (torba işte)  Aldım... Eve geldim tam Monstar'ı izlerken yiyorum... Tavuğu kötüydü.. Yani nasıl desem alışa gelmedim.. Acılıydı falan.. Ama sonra alıştım.. Biliyosunuz yazın benim olduğum zamanlar Monstar' popülerdi.. Yemeğimi yedim, tabii jetlag etkisiyle uyuyamadım.. Sabah 6.30 oldu 5 dakika önce beni kaldırdılar.. Giyindim, otelin kahvaltı odasına gittim.. tabii herkes eşiyle, çocuğuyla, arkadaşlarıyla.. genelde Çinliler, Taylandlılar vardı.. Tek Türk bendim...Bakıyolar falan.. Kahvaltım belliydi, işte tatlı ekmek, reçel,tereyağ falan yabancılar olduğu için küçük kutucuklar içinde koymuşlar ama diğer alternatifler de vardı tabii. Sabah 7.30'da beni aldılar otelden küçük boylu böyle yanakları yusyumuk sıkılası bir ahjumma. Cansu sen misin dedi evet dedim. Beni aldıktan sonra başladık geziye.. Tabii unutmamak lazım otobüste bir tane Türk'le karşılaştık o gün şanslıydım ama adamı da bir o kadar sıktım dil konusunda o zamanlar işte ah ah :D

İlk gittiğimiz yer bir tapınaktı.. The Princess Man dizisini izleyenler hatırlayacaktır belki, Se Ryung (Moon Chae Won)' genellikle o tapınağa gider dua ederdi Kim Shi Yoon'la buluşurdu. Hemen fotoğrafları paylaşıyorum.


Evet, bu resimde gördüğünz resim bir Buda heykeli. bu heykel 3 bölümden oluşmakta. Geçmiş, şimdi, ve gelecek. Rehber söyleyip, türk arkadaş bana tercüman etmişti o zaman ama hatırlamıyorum şimdilik.. 


Önümüzde ki çantalı kişi de Thomas.. Taylandlı kendisi :) Onları da anlatacağım :))) 
Gördüğünüz üzere mimarisi böyle.. bir iki resim daha paylaşacağım.




Aslında tapınak biraz uzaktı ama geziler de genellikle ilk olarak bu tapınağı koyuyorlar.. Tapınağın ismini unuttum ama The Princess Man dizisinden hatırlayacaktır..

Bir sonra ki blog konumuz Gyeongbuk Sarayı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder