24 Ocak 2014 Cuma

Korece'ye nasıl başladım?

Herkese merhabalar. Nasılsınız? Keyifler yerinde değil mi? Kusura bakmayın kaç gündür yoktum.. Nedenini bende bilmiyorum aslında, yazacağım, yazacağım diyorum amma velakin konu bulamıyorum.. Sağolsun arkadaşlarım konu bulmam da yardımcı oldular onlara elimden geldiğince yardım etmeye çalışacağım...

KORECEYİ NASIL, KİMİNLE, NEREDE ÖĞRENDİM?

"Kore'ye ilgim 2011 yılında başladı ve bu zamana kadar da devam ediyor. İlk olarak 2012 yılında yaklaşık 2 ay özel ders aldım.. 1 saat.. ama özel ders olmadı çünkü ne kadar öğrenirsen öğren kendi başına öğrenmiş olmuyorsun.. Çünkü anlatımları farklı, anlayışın farklı.. ve 1 saat yeterli olmuyor.. Daha sonra ben bıraktım özel dersi ve hiç takip etmedim.. Ama kuralları ve harfleri öğrendim neyin nasıl yapılacağını, nasıl yazdıklarını, harflerin ve kuralların fiil ve sıfatlara göre nasıl yapılacağını öğrendim ve bu da bana yeterli oldu... 

Kore'ye gittiğim de sıfır dilimin olduğunu size söylemiştim hatırlarsanız ve İngiilizce'yi de Koreli arkadaşlarımla konuşa konuşa ve 4 aylık Koreli sevgilimin de faydasıyla yeterince öğrenmiştim (ki şimdi onunla ayrıldık) ama hala İngilizce'de eksiklerim var bazen Man from the Stars'da ki kadın gibi kelimeleri karıştırdığım oluyor..  Ama eğer sizde hırs varsa bunu yapabilirsiniz.. Ben mesela çok hırslı bir kızımdır, yani illa o şey olacak.. ya alacağım ya alacağım hesabı. 

Daha sonra Facebook sayfasına 20 yıldan fazladır Türkiye'de yaşayan bir Koreli öğretmenimizin çıkardığı yeni kitabı aldım. Kitap henüz yeni çıkmıştı tabii hemen aldım bende. 54 lira verdim kargoyla birlikte. Ve  cidden çok güzel kitap.. İlk olarak harflerden başlıyor ve sonra kısım kısım ayrılıyor sıfatlar ve daha sonra fiil takılarına geçiyor.. Ve konu zorluklarına göre de ödev ve örnekler veriyor size 10 soru veya 20 soru.. bu da size akılda kalmanızı sağlıyor.. 

Aslında Korece hiçte zor bir dil değil.. Aynı aileden gelmişiz, kardeş ülkeyiz, alfabe kurallarımız ayın.. Sondan eklemeli bir dil. Harf bakımından size biraz zor görünse de Çince ve Japonca'ya bakarsak çok çok kolay bir dil bebek gibi. Japonca ve Çince'nin kategorilere bölünmüş dilleri var ve bunları öğrenmek zor.. Ama Korece'yi çok çalışırsanız 6 ay ve 1 senede gibi kısa sürede öğrenebilirsiniz..

KORECE'Yİ NASIL ÖĞRENEBİLİRİM?

İlk öncelikle tabii ki harfleri öğrenmelisiniz, neyin nereye konulacağnı ve kuralları öğrenmelisiniz.. Daha sonra kuralları öğrendikten sonra konulara geçmeli ve ardından alıştırma yapmalısınız.. Daha sonra kelimeleri öğrenerek ezberlemeli ve çalışmalısınız... Her akşam 2-3 saat çalışırsanız rahatlıkla konuyu anlayabilirsiniz..

KORECE KELİMELERİ HANGİ KAYNAKTAN ALABİLİRİM?

Bunun için en güvenli kaynak "koreanclass101.com" belki bu siteyi kimseyi bilmeyebilir.. Bende tesadüfen buldum burayı.. Eğer İngilizce kaynağınız yoksa kelimeleri alıp sözlükten bakarak hepsini yazabilirsiniz.. 
Daha sonra kelimeleri tek tek yazmaya başlayın fakat site 1 haftalığına premium üyelik.. Ondan sonra yeni bir hesap açarak üye olabilirsiniz ki ben öyle yapıyorum.. Bundan başka kaynak yok maalesef ve en açıklamalı kaynak bu.. Ben hala öğrenmeye çalışıyorum, çok vaktim olmadığı için 2-3 haftadır çalışamıyorum ama siz bunları yaparsanız kısa sürede cümle kurmaya bile başlarsınız ~ 

Ne diyelim? Aja Aja FIGHTHING!!!

18 Ocak 2014 Cumartesi

Facebook ısrarcılığı.

Herkese merhabalar. Bu aralar biraz yoğun olduğum için blog yazamıyorum, final sınavlarıydı, kamptı derken bir türlü vakit bulamadım kusura bakmayın.

Öncelikle bugünkü konumuz biraz güncel. Facebook olayından bahsedeceğim size. Şimdi bu facebook olayını zaten biliyorum işte, niye söylüyorsun ki diyeceksiniz. Şimdi konumuz Facebook ve Koreliler.. dikkatle okuyunuz.

Biliyorsunuz ki, Kore'yi seven, saygı duyan pek çok kişi var. 10 yaşından 40 yaşına kadar her kesimden. Ve ortak noktalar olduğu için insanlar birbirleriyle çok iyi anlaşıyor. Ben 4 sene boyunca o kadar kişi tanıdım ki hepsi de harika insanlar. Onlara çok teşekkür ediyorum.  Şimdi bazı 12-16 yaşında ki arkadaşlarımız "ay ben bi oppa bulayım da Kore'de evleneyim de çevrem" olsun derdindeler. Aslında bakarsanız öyle değil.. Koreli ile evlenince kolay kolay çevre edinemiyorsunuz. Çünkü Koreliler yabancılara karşı soğuk biraz. Hani sen konuşunca eğlenmeyi seviyorsan eğer, onlar da bir şekilde seninle konuşmaya başlarlar. Evlenince de kolay değil.. Arkadaş çevresi, yaşlıların ilk insan görmüş gibi bakmaları cart curt. Koreli arkadaş edinmek cidden güzel bir şey ama gerçekten zor. İlk öncelikle iyi derecede İngilizce bilmen şart. Koreliler İngilizce yazmada çok iyiler cidden ama konuşmada biraz zorlanıyorlar ve utanıyorlar. Böyle çok karşılaştım yazıp da konuşamayan. Gerçi hoş bende öyleyim, sonuçta pratik yapmıyorsun ki, tutup da aa şurda Koreli varmış gel pratik yapalım diyemezsiniz... 

Biz mesela Koreli arkadaşlarımızı Facebook listemize ekliyoruz ama fotoğrafları olduğunda etiket yapamıyoruz. Neden? Çünkü, ekleyip de rahatsız ederler "oppaaa oppaaa" diye. Haklı mıyım? Haklıyım. Çünkü özellikle "Türkler yazmasın" diyen çok koreli var. cidden söylüyorum bunu. Hayır, tanımadığınız Korelileri ekleyince elinize ne geçecek? Konuşacak mısınız tamam buyrun konuşun ama edebiyle, adabıyla. Sonra o sizin sohbetinizden hoşlandığı zaman sizinle konuşmaya devam edecektir zaten. Mesela Interpals denen bir site var Koreliler dolu. Orada profilleri inceleyerek mesaj atabilir isterse o size cevap verecektir zaten. Yani fazla irdelemenin manası yok. Bu sayfayı okuyorsunuz, dikkate alır mısınız almaz mısınız bilemem.  O sizin kararınız ben sadece bilgilendiriyorum.

Mesela... Bazı arkadaşlarım var, sizlere diyorlar ki ısrarla ve ısrarla "arkadaşlarımı eklemeyin, sevgililerimi eklemeyin!!!" diyerek. Ama siz hala ekleyip duruyorsunuz. Yahu, zaten sevgilisi var ne diye ekliyorsunuz ki? Sevgilisi olduğu halde sizinle mi konuşacak? saçmalamayın. Böyle şeylerden uzak durun lütfen...

Bakın, Kore ile ilgili dünya kadar etkinlik var. Korece kampı var, ay takvimiyle ilgili bir etkinlik var, Ankara'da oturanlar daha şanslıdır onlarla ilgili bir sürü etkinlik var, açın Facebook sayfasını etkinlik olan şeyleri inceleyin, biz o etkinliklere katılıp da arkadaş oluyoruz, en azından birbirimizi görüyoruz.. Interpals'da da tanıştığım arkadaşlarım var,kakaotalk da hala konuşmaya devam ediyoruz.  Benim bu konuda bahsettiğim sizlerin artık Korelileri rahatsız etmemeniz. Onlar da insan sonuçta Tanrı değil. Her çekik de Koreli değildir ayrıca. Umarım bu yazımı okur, dikkate alırsınız, ama tabii bu size kalmış bir şey... 

İyi haftasonları diliyorum :)

13 Ocak 2014 Pazartesi

Şu sıralar popüler olan gruplar kim?

Herkese merhaba. Bu sıralar bloğumla pek fazla ilgilenemiyorum Korece kampından dolayı. bu hafta sonu Korece kampı vardı ve dolayısıyla pek fazla ilgilenemedim. İlerleyen günlerde bunu bloğuma yazacağım. Normal de Myeongdong Migliore mağazası hakkında yazacaktım ama artık Kore kesimini paylaşmayacağım. Daha farklı konular yazmaya karar verdim elimden geldiğince, farklı tarzda konular yazmak ve sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Evet, şu sıralar Kore'de kim kimi dinliyor, veya kim kimi eleştiriyor bir bakalım değil mi? Müsaadenizle.. Başlıyorum.

Aslında  şu sıralar Girls Day oldukça popüler. Şarkı cidden çok iyi, yalnız çok fazla seksi konsept uygulanmış durumda, ve bu da Netizenler tarafından eleştirilmiş hale geldi. Grup cidden çalışarak bu derecelere geldi, ki Kore'de çok fazla antisi olan gruplardan biri diye düşünüyorum. Bildiğiniz üzere Girls Day normal de 5 kişilik bir gruptu daha sonra 4 kişiye düştü.. Zor zamanlar geçirdiler ve buralara kadar geldiler.. Yazın da popüler grupların arasında yer alıyordu A Pink, EXO gibi.. Hatta bu 3 grupla birlikte çok iyiydiler. Her neyse, grubun dansı açıkçası ilk başta kostümlerden dolayı SISTAR'ın Alone şarkısına benzetmiştim. Cidden benziyordu. Ama daha sonra benzemediğini anladım. Şarkı aslında biraz soft bir şarkı. Genellikle ana vokalin sesini duyuyoruz. Ve kızlar bu hafta TRIPLE CROWN ile bütün ödülleri silip süpürdüler resmen.. 

VIXX. 2012 senesinde kurulmuş olan hala çaylak bir grup olup, yeteneklerini sergilemeye gayret gösteriyorlar.Üyeler 6 kişiden oluşmakta.Aslında grup karanlık konsepti temsil etmekte şu sıralar. İlk çıktığı dönemlerinde öyle değildi fakat HYDE albümünden itibaren artık konseptleri tarafından belirlenmiş oldu. Ajansları JELLYFISH küçük bir ajans. Seo In Guk gibi önemli isimi bulundurmakta. VIXX geçenler de hayranlarına teşekkür etmek için 'Thank you For My Love' isimli şarkıyla yeniden performans düzenliyorlar. Özellikle grup VODOO DOLL albümünde Kore'de cidden popülerliğine popülerlik kattılar ve grup üyeleri daha çok tanınmaya başladılar. Grup üyesinden Ken, 2013 yılında Kore'de popüler dizi olan HEIRS'in Soundtrack albümüne konu oldu. Ben çıktığından beri favorim Ravi aslında. Sesi o kadar yetenekli o kadar hırslı bir ses ki... başımı döndürüyor resmen.. 2014 yılıyla birlikte 2.senesini doldurmuş bulunmakta grup...

CRAYON POP!!! 

Eveeet. Crayon Pop. Aslında Kore'de genelde seksi bir konsept, jartiyerli giysiler giyilmekte ve bu konseptle dans etmektedirler. Ama halk bu grubu çok sevdi özellikle 'Bar Bar Bar' şarkısıyla. Çocuktan, yetişkine her kesimden şarkıyı dinleyip dans ettiler parodiler yaptılar. Ve halk sevimli oldukları için çok sevdi bence. Farklıydılar çünkü seksi konsept uygulamıyorlardı. Özellikle kareografiyi uygulayan kim bilmiyorum ama kendisi çok başarılı. nasıl buluyorlar öyle dans hareketlerini anlamıyorum. Kızlar cidden çok yetenekli 3 dakikalık bir şarkıda bile ayrıntısına kadar dans ediyorlar. Yılbaşına özel de 'Lonely Christmas' şarkısıyla tekrar performans düzenlediler. Ben hani şarkı söyleyip durucaklar zannediyordum hani yılbaşı şarkısı olduğu için fakat cidden dans performansı düzenlediler ve çok şekerlerdi. Sonlar da birbirinin isimlerini söylemeleri... 
Ben Crayon Pop'u seviyorum çünkü farklılar.. Hemde çok.. Ve Kore'de seviliyorlar 'jumping jumping'' haha..

EXO...

Bu grup hakkında ise..... Bloğumda ayrıntılı olarak yer vermek istedim o yüzden kısa bir süre sonra olacak COMING SOON!!!

10 Ocak 2014 Cuma

Myeongdong

Öncelikle biraz geç bir yazı oldu o yüzden kusura bakmayın.. Gripti, finallerdi, korece kampı derken vakit bulamadım bir türlü yazmaya Myeongdong yazısını ikiye ayırıp, kısa kısa yazacağım çünkü fotoğraf baya var. O yüzden hemen başlıyorum anlatmaya.

Öncelikle benim kaldığım otel Myeongdong'a yaklaşık 20 dakikalık uzaklıktaydı. Hmm.. nasıl desem hani bizim Mahmutpaşa'da ki gibi toptancılar olur ya, benim kaldığım otelin çevresinde de avizeciler vardı.. Nerde görsem bir avizeci... Ama kaldığım odamın manzarası, NAMSAN TOWER manzaralıydı :) ki bunda çok şanslıydım. Her akşam giderken yürüyor, yemeğimi aldıktan sonra taksiyle otelimin kartını verip geri dönüyordum. 

İlk akşam Myeongdong'u bilmeden gittim oraya.. Dümdüz gidersem dedim bu yol beni götürür.. Gittim gittim... Daha sonra ışıklar çıktı ortaya polisle yaşadığım olayı daha önce ki yazılarımda anlatmıştım :D Sonra, insanların kalabalığını görünce tabelaya da bakınca dedim "Cansu, doğru yerdesin" diye. Yürüyerek 20 dakikalık mesafe, ama taksiyle bu 2-3 dakika alabiliyor.. Başladım Myeongdong caddelerini gezmeye... Tabii ilk gün çok fazla gezemedim.. Ama herkes bakıyor bana tek başıma "Ne işi var bunun burada?" gibilerinden ^^ Daha sonra işte bir KFC buldum ve sipariş verdim otelimde yedim.. Ama tavuğu çok acıydı ve tadında bir şey vardı sevmedim.. Sonra ertesi akşam MC'donalds'a gittim ve çokta memnun kaldım etinden ve tavuğundan birazcık acı olsa da patatesleri harikaydı. Ve çok kalabalıktı son gün artık dönüş vaktim olduğu için yalnız yemiştim :)

Kore'de 3 çeşit taksi var. Siyah, turuncu ve gümüş renkli olan. Siyah en pahalısı, turuncu orta maliyet, ve gümüş renkli olan ise de sizi en uygun tarifeyle yerinize götürüyor. Ben üçüne de bindim ve bir taksici ahjussiyle bindikten otele varana kadar konuştum. Kendisi Kore savaşını bildiğini ve bana hangi grupları seviyorsun sorunu sordu. Genel de ben otelimde Myeongdong arası 2500 Won gibi bir miktar ödüyordum. Siyah taksiye de Itaewon'da binmiştim..

Myeongdong'da balık kekleri tarzında satan kişiler çok.. Sokakları tıklım, tıklım  ve her çeşitten insan var ve alışverişin kalbi.. Önemli olarak, da kozmetik.... Ama kozmetik alırken test ürünlerine dikkat etmelisiniz ilk önce test ediyorlar daha sonra hangisi teninize uygunsa ona göre veriyorlar. Ve sürekli sizi takip ediyorlar.. Ve alırken de bir sürü numune veriyorlar. Ben bütün kozmetikçilere gittiğimde sürekli bir şey aldım :D Yok ojeydi, yok nail art, yok BB krem :D Ben geldikten sonra CC krem çıktı küfrediyorum .D 

şimdi ben fotoğrafları göstereyim bir sonra ki yazım da Myeongdong'un arkası olan Migliore Mağazası ile olsun.

Açılışı JYJ' ile yapıyorum :D
                                                 Shara Shara yanılmıyorsam iki tane vardı Myeongdong'da
                                                                           Tony Moly^^ ojeleri harika
                                                          The Face Shop ~




7 Ocak 2014 Salı

Herkese merhabalar! Boğaz ağrım ve ara ara oluşan baş dönmem ve finaller yüzünden yeni yazıyı yazamadım kusura bakmayın. Bugünkü yazımız çok özel. Sanırım tahmin edemeyeceksiniz ~ 
Ehm.. Açıklayım mı? Açıklasam mı??? Ahha! Açıklıyorum.. Bugün Kuzey Kore'de neler olmuş, nasıl gezdik neler yaptık hepsini anlatacağım bu biraz uzun bir konu olacak ve resimler bol olacak ve bunun üzerinde durmak istiyorum.

Kore herkes bilir ki Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrılmış durumda. Birisi kapitalizimi seçerken, diğeri de çok farklı. Bu yüzden 1.5 milyon kişinin üstünde Koreli vefat etmiş.. Kuzey-Güney ayrımı yapmadan.. Hatta birkaç ay öncesinde, Kuzey Koreli bir kişinin nasıl kaçtığını anlatmıştı bir televizyon programında.Eğer Güney Kore'ye gideceksiniz yolunuz DMZ'ye gitmeden gelmeyin derim ben :))) 

DMZ, Güney Kore ve Kuzey Kore'ye ait bir sınır. Ve önemle hatırlatmak isterim ki, buraya pasaportsuz giriş yapılmıyor. Mutlaka pasaportunuz olması gerek. Gezinin son iki gününde DMZ'ye geldik ve bu son iki günüm harika geçmişti. Harika güzel insanlarla tanıştım. İspanyol arkadaşlarım, İngiltere'den gelen karı-koca ah ah :)) Ama bu sefer ki rehberimiz farklıydı :) İlk önce otobüsten indik, daha sonra büyük bir otobüse transfer ettiler. Ve askerler otobüse geldiler ve içinde 50den fazla olan yolcunun pasaportlarını tek tek kontrol ettiler.Bende verdim tabii. Daha sonra geldik, indik otobüsten yanımıza şemsiye aldık çünkü temmuz ayı yağmur ayıydı.. ve burası sınırdı.. Rehberi takip etmeye devam ettik. İlk önce, kurşunlanmış bir araç gördük. O anlar gerçekten çok kötüydü. Daha sonra, dürbün gibi bir şeyle para atıp, karşı tarafı gördük (kuzey kore) arada sadece bir tel var. O teli geçtiğiniz de Kuzey Kore'desiniz artık. Rehbere sordum "Neden ırkınız aynı ama dilleriniz farklı" diye? "Çatışmalar ve ülkenin ikiye ayrılması ve bu gibi çeşitli nedenler yoluyla" dedi. Daha sonra devam ettik.. Müze gibi bir yer vardı.. İlk olarak buraya geldik.. Gerçekten çok güzeldi.. Adımımızı ilk attığımız da, yerler de bulunan maketler vardı.. Askerler sürekli kontrol ediyordu.. 3 asker vardı, bizimle çok ilgilendiler, bizde onlarla İspanyol arkadaşlarımızla birlikte sohbet ettik. Daha çok tabii İspanyol arkadaşlara ilgi gösterdiler ama 3 kişi onlar 3 kişi kızlar ahah :)) 

 Resimleri paylaşayım ilk önce.


 Askerlerin tünel arayıcılığı ile neler yaptıklarını görüyorsunuz. Hepsi birbirine yardım ediyor.

                                                           Konum olarak olduğu yer.



Yerin altında olan yeşillikler ~

Silah zamanında olan mühimmatlar

3 İspanyol arkadaşımız ve İngiltere'li arkadaşım~
Adını unttuğum erkek arkadaş, çok ilgilendi hele o tünele girişlerde.. Tüneli anlatacağım.

3 Koreli askerin bizimle ilgilendiği anlar yüzünde ki gülümsemeden anlıyorsunuz ^^ Özellikle ortada ki asker çok ilgilendi.

                                                    DMZ'maketinde fotoğraf çekmeden olmaz dedik~
Bu da güzeller güzeli rehberimiz ~

Askererlerin ciddi duruşları ~ 

 
Kuzey Kore treni ~ eskiden Kuzey Kore ve Güney Kore'ye seferli trenler düzenlenirmiş. Ama ne zaman savaş oldu, Kore ikiye bölündü o zamandan beridir seferler düzenlenmiyor. Ve, seferlerin düzenleceği anı sabırsızlıkla bekliyor G.Koreliler.





Müzeden sonra, tünellere geçtik.. Tünellere geçmeden önce, önemli eşyalarımızı kilitli dolaba koyduk. Herkese anahtarını almış tabii ben hiçbir şeyden habersiz almamışım neyse ki rehberimiz anahtarı buldu da yardımcı oldu çıkışta. İlk önce yer altında çalışanlara kasket verilirdi bize de aynısınıı verdiler. Ve neden verdiklerini daha iyi anlamıştık.. İnerken belli bir şey olmadı.. Ama ne kadar çok indiysek, yer o kadar alçalıyordu. Ve yer altı çok kalabalıktı her türden insan gelmişti. Ve aşağısı soğuktu. DMZ tüneller olarak ayrılıyor. Ve tüneller arayıcılığı ile de Güney Kore'ye geçebiliyorsunuz ve zamanında Kuzey Kore, çok yapmış bunu. Rehber bize tünelde neler yaşadıklarını ve nasıl olduklarını tek tek anlattı. Gizlice ve hiç kimse bilmeden sessizce oluyor hepsi.. Çünkü tek bir tel var sınırda.. Sınırın arkası ise sessizlik...Kuzey Kore kısmı çok iyi korunuyor askerler tarafından.... Girdiğiniz üzere anında askerler tarafından aranıyorsunuz... Büyük bir koruma var..

Umarım okurken sıkılmamışsınızdır ^^Bir sonra ki yazımız Myeongdong Chacha. ^^

5 Ocak 2014 Pazar

Kore'nin Ulusal Müzesi ~

Herkese iyi pazarlar diliyorum cha cha!! ~ Umarım mutlu bir hafta sonu geçirmişsinizdir ^^ Hemen yazmaya başlıyorum yine kısa ve öz olacak, okurken sıkılmamanız için. Çünkü bende uzun paylaşılan şeyleri sevmiyorum ve okumuyorum açıkçası. Ama okurken ne kadar çok kısa ve az olursa hem merak edilir, hemde okurken yüzünüzde bir gülümseme olacağını düşünüyorum ^^ 

Kore'de bildiğiniz üzere bir ulusal halk müzesi denilen bir müze var. Bu müze, Kore'ye gelen tüm yabancı turistler en azından bir kere ziyaret eder. Kore'de eski yaşamlar, eski kıyafetler, çanaklar, çömlekler. Eski yaşamın nasıl olduğuna dair her şey. İstanbul'da ki Arkeoloji Müzesini düşünün aynı o tür ama çok farklı.  İlk olarak rehberimizi takip ettik. Rehberimiz bize saat süresi verdi. ve o saatte girişin önünde olacağını söyledi bize. Bende tek başıma gezmeye devam ediyordum ki, bizimkilere rast geldim. Thomas ve eşi, bizim Türk arkadaş falan. Ardından da iki yaşlı çifte rastladık. Birbirinden güzel resimler var. İzninizle o resimleri paylaşıyorum.


Bu gördüğünüz üzere soylu bir kadının nasıl giyindiği, odasının nasıl olduğuna dair olan bir maket.
Bunun anlamının ne olduğunu bilmiyorum, tahtırevan olduğunu düşündüm ama sanırım o değil.

Bu arkamda gördüğünüz olmak üzere aile reislerinin nasıl bir arada olduğunu, nasıl çalıştıklarını 
ve ortamın nasıl olduğunu gösteren bir maket.

Aile  büyükleri bunlar aslında. Karı, kocanın hangi kıyafetleri giydiğini gösteriyor.

Alt sınıfların nasıl kıyafet gördüğünü görüyorsunuz.

Bu da görmüş olduğunuz çanak, çömlek ve fırçayla taş üzerine yazılmış eski Çin yazıları.. Bildiğiniz üzere, Kore'de eskiden Çin alfabesiyle yazılıyordu. 





Gördüğümüz resimler o kadar güzeldi ki hani insan o zamanda yaşıyormuş gibi bir his veriyor insana cidden. Biliyorsunuz ki, Güney Kore, Çin&Japonya ve kardeş dedikleri Kuzey Kore'den çok zarar gördü. Kuzey Kore kapitalizm uygulamasını yaparken, Kore öyle değildi ve böylelikle de Kore ikiye ayrıldılar biliyorsunuz ki. Kuzeyliler iyi bir dilekte bulunuyor mu bilmiyorum ama, Güneyliler bir gün yeniden barışmayı diliyorlar.  

Kısa bir not yazmak istiyorum bununla ilgili. biliyorsunuz ki, bizimde kökenimiz Orta Asya. Ve Kore'yle neredeyse kültürümüze kadar hemen hemen aynı sayılır. Ki, onlar da bunu söylüyor zaten ama günümüzün gençleri bizim ülkeyi çok fazla tanımıyor genellikle yaşlı kısım. Kore'nin bulunduğu bölge, ciddi bir önemli bölge. Çin ve Japonya'ya, oldukça yakın komşu olan bir ülkedir kendisi. Japonlar'dan çok nefret ederler, ama yine de dostluklarını kurmaya devam ederler. Bunu, Kore eğlence piyasasından anlayabiliyorsunuz. Bir sonra ki yazımız, Kuzey Kore'yle olacak. Kuzey Kore sınırına gittik..yani bilinen adıyla DMZ. neler oldu, hangi duyguları yaşadık hepsini tek tek anlatacağım ve biraz uzun bir konu olacak.. Bugün iki yazı yayınlamayı planlıyordum ama ikinci yazı da geç gelebilir.. İyi haftalar herkese.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Hey yahha~ ametist ametist ~

Bugün çok az fotoğraf yükleyeceğim zaten Kore'de kaldığım bu kısa gün boyunca çok fazla fotoğraf çekme olasılığım olmamıştı.

Bugünkü gezimizin turu ilk olarak Kore yemekleri yapan bir restaurant'a gitmekti. Orada ki maceramı da anlatacağım bu blog da. Rehberin bize sağlamış olduğu, yanakları yumuk yumuk olan ahjumma yine beni otelden aldı ve bugünkü gezimiz biraz geçti çünkü bugün Insadong, Dongdaemun, ve Namdaemun bölgelerini gezecektik ve alışveriş günüydü bugün. Onları diğer blogda anlatacağım.

Yemeğimiz zaten hazırdı, Kore usulü olan, küçük kaplarda olan pilav, chopstickler falan.. Hepimiz oturduk masaya. Tabii ben her şeyden habersizim. Konu domuz eti falan da değil, zaten domuz etini eminim ki Mcdonalds'da falan yemişimdir yani günahı bana her neyse. Orta da kocamaan bir et. etrafını da donatmışlar işte soslarla falan. Açken resmini çekemedim, zaten açtım :D Kapakları açıtık, kaşığı da elimize aldık başladık yemeye :D Tabii ben Ramen'den başka ilk defa Kore yemeği yiyeceğim.. ve yememle, doymam bir oldu resmen.. Kolayla doydum diyebilirim :D Ahjumma'dan kola istedim "colla, colla" diyip durdu :D Ama bizim gittiğimiz yer aşırı doluydu diyebilirim. Koreliler, başka insanlar her telden vardı. Kore'de hiç yaşamayan biri olarak pilav tabii ki bizim ülkemizde ki pilava göre gerçekten kötü geldi. Alışa gelmedik bir tattı çünkü hayatta ilk defa yedim diyebilirim. Lapa gibi değil aslında, yağsız tuzsuz. Bizim halkımız genellikle bol tereyağlı, tuzlu yemekler yaptıkları için alışık değiliz tabii. Zaten, Dünya'nın en sağlıklı yemeği Kore yemeği seçilmiş. Adamlar zaten haklı. Tofu denen sağlıklı bir yemeği yiyorlar sonuçta. Kola aldım işte kolayla doydum resmen. Herkes yerken falan, ben konuşuyorum öyle yemiyorum :D türk arkadaş dedi ki etleri gayet güzel fena değil dene istersen dedi. Ahjumma makasla etleri kesi işte böldü falan ben öyle baktım :D 
Yemek yediğimiz yerin tam karşısında eğlence şirketi vardı ama bilinmeyen bir şirketti sanırım, adını unuttum. Gözüm direk ordaydı anlarsınız ya :D Rehberimiz bize el attı, hadi gidiyoruz falan tamam dedik bizde.

Sonra rehber iki Norveç'li çifti alıp, vızladı gitti ben kaldım öyle "Nereye gidiyo lan bu adam?" der gibi :D  Sonra meğersem başka bir rehber gelmiş onu bekliyoruz. Bu sefer ki arabamız güzeldi hani şu idollerinki gibi arabalar oluyor yaa hah ondan. Siyahtı bir de rengi :D ve kadındı. Unni çok şekerdi ya. Insadong'da ki gezimizi de onunla birlikte yaptık :) Ama fotoğraf çekemedim aklıma gelmedi. Her neysee. Ametist müzesine geldik. Uzakdoğu fanı olanların eminim ki %90'ı bunu bilmiyor... Kore'de ametist taşı çok önemli bir yere sahip. Özellikle aksesuarlar da çok kullanılıyor.. Kolye, küpe aklınıza ne gelirse. Herkes gelmiş işte , bizde gezmeye başladık.. Bakmaya başladık eğer ucuzsa alalım diyerekten.. bir baktık ki 115.000W falan dedi kadın artık Won parasıyla ne kadar bilmiyorum. Ama gerçekten aşırı güzel şeyler vardı. Ametist her şeyde kullanılıyor. Ametist bir enerji çeşidir aslında. Bunu sizde alabilirsiniz, Türkiye'de de satılıyor zaten. Evimdede var. :) 

Ametist gezisinden sonra alışveriş turu vardı, bu da bir sonra ki bloğumda olacak. Bloğumu az ve öz yazıyorum ki okurken sıkılmayasınız diye Bu arada sık sorulan kısımlar var. Onları bir ara halledeceğim, eğer sorularınız olursa yorumlara yazınız. Herkese iyi haftasonları. :) 

3 Ocak 2014 Cuma

Gyeongbokgung Sarayı.

Bugün temmuz ayında olan gezinin ikinci versiyonunu paylaşacağım size. Herkese keyifli okumalar diliyorum.

ikinci durak aslında bildiğiniz üzere Kore'nin en önemli tarihi yerlerinden biri olan gyeongbokgung sarayı. Uzakdoğu fanı olanlar, Kore dizilerini izleyenler bu sarayı illa ki görmüşlerdir tarihi dizileri izlerken. Aşina olmuşlardır, fotoğrafları gösterdiğimde, "aa evet, ben bu sarayı görmüştüm, bu yerleri biliyorum" diyeceksiniz. 
Aslında saray da çok fazla bir şey yok denilebilir. Genel de Seul'a sanırım 1 veya 1.5 saat uzaklıktaydı Hanok Villası denen bir yer var. Özellikle tarihi mekan için en ideal yer. bu saray ve bu bölge. Onları da paylaşacağım daha sonra. Rehberimiz bizi 2-3 dakika bekletti çünkü saraya bilet almamız gerekiyordu. Bugünkü programımızda iki Tayland'lı, bir de Norveç'li ve iki de türk olmak üzere 6 kişiydik programda. Her neyse. Saat 10'a doğru biletler alındı.. herkes öne doğru gelmeye başladı.. acaba dicektik neler oluyor vs.. 
biz de toplandık rehber hemen tabii yer aradı sevgili ahjussimiz :)) Önlere doğru geldik neyse ki. bekliyoruz ama hiç kimse gelmiyor... 

Bekledik, bekledik sonra kapıdan mehter grubu gibi gelmeye başladılar. Kore'de bu sarayda her gün bu merasim yapılıyormuş yerli ve yabancı turistlere. O zamanlar ingilizce dilim yetersiz olduğu için size çok fazla bilgi aktaramayacağım fakat, her gün bu merasim yapılıyor ve aşağı yukarı 20 dakika falan sürüyor. Hemen bileti size gösteriyorum.

 

Biletimiz bu şekildeydi ve saate bakın 09:52 tahminim doğru çıktı :))) Annem hala saklıyor Music Bank ve bu bileti... ilk önce halkı selamladılar ve biraz gösteri yaptıktan sonra davula benzer bir şeye vurup çaldılar. aslında adını bilmiyorum ama internete bakıp araştırırsanız sizin için daha iyi olur. 



evet en önden bekliyorduk, insanlar yavaş yavaş geziyordu ve birazdan göstereceğim resimler de şemsiye görmeniz mümkün. Gyeongbokgung Sarayında aklıma kalanlar da taht odası, prensesin veya kralın sakince dinlendiği yer. Biliyorsunuz ki Kore, yüzyıllar boyunca birçok kez Japon istilasına uğradı.. Kore arkadaşlarıma bu soruyu kaç kez sordum ve bana "Japonları ve Çinlileri" sevmiyoruz dediler. Hatta eski erkek arkadaşım bile bunu dedi. Birçok istiladan sonra bu saray da hasar aldı Seul'da toplam 5 saray bulunuyor ve en önemli merkezi olan saray ise bu saray. Kralın tahta çıkışı vesaire bunlar burada yapılır.



The Moon That Embraces The Sun ve The Princess Man, Dr.Jin gibi ve Faith gibi tarihi dizileri izleyen arkadaşlarımız bunları mutlaka hatırlayacaktır. Bu gördüğünüz yer Kralın bulunduğu yer. Bu bölge de kralın yetkilileri, askerleri ve korumaları bulunmakta. Kralın oturduğu yeri ve iki karşılıklı küçük koltuklar üzere bildiğiniz gibi danışmanları.




Bir kare daha paylaşıyorum sizinle :)

Sizlere birtakım taşlar göstereceğim ve bunun özelliklerini anlatacağım.




Bu taşlar saray için oldukça önemli. Yüzyıllar önce Joseon hanedanlığı tarafından yapılan bu sarayın taşlarını doğru hesaplamazlarsa eğer bu saray olmazdı mesela. Yanılmıyorsam, bu taşlar bildiğiniz üzere Kore'de hala kullanılan Ay takvimi var. Bu taşların üstünde olan şekiller 12 hayvan takviminde ki olanlara ait. Size yanlış bilgi vermek istemem ama, benim hatırladığım kadarıyla böyleydi. Ve saray da bu yapıt çok var.


 Sarayın önünden bir poz vereyim dedim. Sağım ve solumda ise Norveç'li iki yaşlı çiftimiz kalkıp taa o yaşlarıyla gelmişler Seul'a :)


Tam olarak hangi bahçeydi hatırlamıyorum ama sarayı yalnız başına gezmemenizi öneririm zira kaybolma ihtimaliniz var :) ücretsiz rehberler de olabiliyor bazen onlara katılabilisiniz :)




 Temmuz ayı biliyorsunuz ki Kore'nin en yağışlı en nemli havası. Yağmur yağar, ama ardından boynunuzda terler akıtacak kadar nem olur. Birçok şemsiyeli insan görmeniz mevcut.



 Ha bu arada unutmadan söyleyeyim. Sarayın temiz olması için ayakkabısız girilmesi önemle rica olunur. O yüzden oraya gidecekseniz rahat bir ayakkabı giymeniz tercih edilebilir. Kesinlikle ayakkabıyla giremezsiniz..

Bugünlük bitti, görüşmek üzere : )

2 Ocak 2014 Perşembe

Adını unuttuğum günün ilk durağı tapınak~ -part 3-

Bugün iki blog birden paylaşarak umarım sıkılmadan okuyacağınızı düşünüyorum.

Otele vardığım andan itibaren her şey rayına oturmuştu.. ama.. bir şey eksikti.. neydi o eksik olan??? JETLAG. Evet... İlk gün tam anlamıyla bir jetlag etkisi yaşadım 4'te yattım ve sabah da 6.30'da resepsiyondan beni uyandırmalarını istedim ki bu her gün böyle sürdü.. Otele vardıktan sonra işte karnım açtı ne yiyecektim? Dedim Cansu, sen git bir yere elbet bulcaksındır.. Otelimin bulunduğu etrafta full avizeci.. Eee, avize karın doyurmuyo ki tutup da onu alamam ya :D Dümdüz devam ettim... baya bir yürüdüm her akşam böyle.. neyse ilk gün yürüyorum işte iki tane şerit var.. bir tanesi kısa yol ikincisi de ana yol..  ben tabii trafik kurallarını bilmiyorum mal gibi bekliyorum arabalar geçiyor.. geçiyor.. tam karşıya geçicem araba geliyor.. sonra görevli polis beni yönlendirdi sağolsun geçtim karşıdan. baya bir bekliyorsunuz ama ışıklarda benden söylemesi. her neyse.. gittim gittim.. Bir de baktım tabelaya Myeongdong. Tabii herkes bana bakıyo  böyle yabancılara da dahil... Bir tane kot pantolonlu göremezsiniz Koreli kızlar da hepsi etek, şort maşallah :D her neyse. Yerel lokantalar da yiyemezdim. Gittim KFC'ye.. (Myeongdong'da olan fotoğrafları son blogta paylaşacağım) Görevli kızdan söyledim ne istediğimi oda verdi.. Yalnız bizde ki gibi öyle pakete koymuyorlar... nasıl desem.. şu hani Burger'larda ki gibi olur ya küçük paketler onun gibi.. Kola'yı da torbada taşıyorsunuz ama BIG SIZE mutlaka demeniz lazım. büyük çanta istiyorum diye (torba işte)  Aldım... Eve geldim tam Monstar'ı izlerken yiyorum... Tavuğu kötüydü.. Yani nasıl desem alışa gelmedim.. Acılıydı falan.. Ama sonra alıştım.. Biliyosunuz yazın benim olduğum zamanlar Monstar' popülerdi.. Yemeğimi yedim, tabii jetlag etkisiyle uyuyamadım.. Sabah 6.30 oldu 5 dakika önce beni kaldırdılar.. Giyindim, otelin kahvaltı odasına gittim.. tabii herkes eşiyle, çocuğuyla, arkadaşlarıyla.. genelde Çinliler, Taylandlılar vardı.. Tek Türk bendim...Bakıyolar falan.. Kahvaltım belliydi, işte tatlı ekmek, reçel,tereyağ falan yabancılar olduğu için küçük kutucuklar içinde koymuşlar ama diğer alternatifler de vardı tabii. Sabah 7.30'da beni aldılar otelden küçük boylu böyle yanakları yusyumuk sıkılası bir ahjumma. Cansu sen misin dedi evet dedim. Beni aldıktan sonra başladık geziye.. Tabii unutmamak lazım otobüste bir tane Türk'le karşılaştık o gün şanslıydım ama adamı da bir o kadar sıktım dil konusunda o zamanlar işte ah ah :D

İlk gittiğimiz yer bir tapınaktı.. The Princess Man dizisini izleyenler hatırlayacaktır belki, Se Ryung (Moon Chae Won)' genellikle o tapınağa gider dua ederdi Kim Shi Yoon'la buluşurdu. Hemen fotoğrafları paylaşıyorum.


Evet, bu resimde gördüğünz resim bir Buda heykeli. bu heykel 3 bölümden oluşmakta. Geçmiş, şimdi, ve gelecek. Rehber söyleyip, türk arkadaş bana tercüman etmişti o zaman ama hatırlamıyorum şimdilik.. 


Önümüzde ki çantalı kişi de Thomas.. Taylandlı kendisi :) Onları da anlatacağım :))) 
Gördüğünüz üzere mimarisi böyle.. bir iki resim daha paylaşacağım.




Aslında tapınak biraz uzaktı ama geziler de genellikle ilk olarak bu tapınağı koyuyorlar.. Tapınağın ismini unuttum ama The Princess Man dizisinden hatırlayacaktır..

Bir sonra ki blog konumuz Gyeongbuk Sarayı.

Seyahat -part 2-

Öncelikle herkese teşekkür ederim, yazımı beğendiğiniz ve sıkılmadan okuduğunuz için :) Ve 700'ü geçmiş görüntülenme sayısı, okuyan herkese çoook teşekkür ediyorum :)

Ehm.. efenim nerde kalmıştık biz??? Ay... unuttumm... dur dur hatırlayacağım..... Hah! Hatırladım.. Biz tam Incheon havalimanında kalmıştık değil miğğğ???? Evet başlıyorum şimdilik hazır mısınız? Kapı açılıyor.... :)))

Şimdi efendim, havalimanına indik tamam... bavulları falan da aldık insanlar nereye ben oraya.. Yazlıkta aile dostumuz var bana "İnsanlar nereye giderse sen de oraya git kaybolmazsın" dedi bende onu yaptım yoksa kaybolacaktım :))) Her neyse.. İnsanları takip ettim, bavulları aldık, işte yürüyen merdivene falan bindik.. İçimden dedim bunlar nereye gidiyırrr??? Meğersem havaalanına transfer tren varmış... Her neyse bindim trene... 5 dakika bile sürmeden geldik.... Uçakta bir form vermişlerdi ama ben almayı unuttum... Havalimanında tekrar ara dur o kağıdı... Neyse... Kağıdı buldum, formu doldurdum.... Pasaport kontrolü sırasına girdik... Bekle allah bekle... Koreliler tabii beklemiyor hemen geçiyor... Neyse... Bunu da atlattık... Pasaport kontrolü de bitti.. Ben çıkışı arıyorum... O kadar büyük yer ki.. Aklınız karışır o derece diyorum... Adamlar yapmış yani... Çıkış aradım tabii herkes böyle yakınlarını bekliyor falan... Beni tabii tur rehberim karşılayacaktı.. James'di adı bak hala hatırlıyorum kaç ay geçmiş üstünden :))) Hah işte bavulumu, bilgisayar çantam elimde çıkışa doğru gittim. Etrafa baktım, kimse yok.. dedim heralde kaldım buralar da.... Neyse sağ tarafa baktım hemen ismim ve soyadım yazıyor kağıtta "Cansu D..." diye... hemen el işareti verdim. Hemen "Hi" dedim. Justin bile bir "Hi" demedi konusu olmasın diye sfdsfdsfds :D her neyse işte. Bir yere oturduk... Bana o tur zamanında neler yapacağını anlattı.. Tabi bende dil sıfır, az çok anlıyorum ama işte ne kadar anlarsanız... Kafamı sallıyorum sürekli anlar gibi.. Lottle World paramı verdi 90000 Won.. Tabii oraya gitmedim, detayları anlatacağım diğer bloglarda.. Sonra benim telefonum çalışmadı...  Ayarlarını yapamadık.. Ondan telefonunu istedim ve ailemi aradım.. Tabii orada saat 11'e geldiği için uyuyorlardı.. Ben geldim dedim... Tamam dediler.. Daha sonra hava limanından ayrıldık ve bekle dedi adam.. bekledim bende... .
Limuzin denilen transfer otobüsleri var, bileti aldı 6015 numaralı otobüse bineceksin dedi.. Ve şöföre de bildirdi.. 1 saat kadar uzaktı benim kalacağım otel.. İkinci sırada oturdum otobüste yanımda Koreli çift vardı ilk durakta indi onlar. Bakıyorum etrafa böyle.... Her durakta değil ama 2 durakta bir soruyordum adama "ineceğim yer burası mı diye?" adam allahtan iyi niyetliydi ne küfür etti ne bişey :)))) neyse işte "next stop" dedi sonraki durak sizin diye... Her neyse işte.... 1 saat sonra otelime varmıştım... Kukdo Hotel'di kaldığım yer.. Myeongdong'a 20 dakika mesafede... kontrollerimi yaptırdım... depozitomu verdim... ve yukarı çıktım... Eşyalarımı gardıroba koydum ve akşam yemeğine Myeongdong'a gittim....

Evet, diğer kısım gelecek ^^

1 Ocak 2014 Çarşamba

Güney Kore seyahatim -part 1-

Evet, şimdi gelelim asıl konuya ~  nasıl gittim, neler yaptım, ne kadar harcadım hepsini tek tek yayımlayacağım. ~ 

Aslında Kore'ye gitmek hepimizin olduğu gibi hayalimizdi, ama nasıl olacaktı ki bu iş? Anneme çok ısrar etmiştim geçen sene 19 yaşında bir kız çocuk gibi ısrar ediyor, anne hadi artık olsun bu iş diye. Annem de artık ısrarlara dayanamadı ve 'tamam ilk ve son, bu sene git gel ve araştır' dedi. (tabii bu anne deyişiyle ilk ve son, bu sene tekrar gideceğim haha :P) Tek tek tur şirketlerini araştırdık, fiyat belirlemesi yaptık, telefonla birebir konuştuk ve bir şirketle anlaştık Ama şirketin adını unuttum e-mailime bakıp yazacağım daha sonra, Taksim'deydi şubesi. Yazın yazlıkta olduğumuz zaman ayda bir defa İstanbul'a gideriz babamın işleri için, annem gitmez ama ben bazen giderim babamla yalnız kalmaması için. Her neyse, bu sefer de işlemler için gittik. Tur şirketiyle konuştuk, uçak biletlerini ayarladıık 2350 TL vermiştik yaz tarifesi olduğu için. Eğer kış ayından alırsanız 1000 lira kar da kalıyorsunuz ve bu da sizin oraya harcamınıza kar kalıyor. Her neyse ehm. Pasaportu kaç sene önce çıkarmıştık, ama yurt dışına gitmemiştim hiç, hemde tek başına! Ter temiz, bir sayfaydı pasaportum. Güney Kore bildiğiniz üzere Türkiye'ye vize istemiyor. 17 Temmuz 23:45 saatine gidiş-dönüş THY'den uçak biletini aldık. 

Evet, efenim bende bir heyecan basmaya başladı, napsam ne etsem yerimde duramıyordum. haha :D bavul toplama merasimimiz çoktan başlamıştı bile. "Anne şunu koyduk mu, bunu koyduk mu? kadının başını yiyordum sürekli" haha :D Yazlığa geri döndük, diğer eşyalarım oradaydı... Ve oradan havalimanına gidecektim. 

Ta-da-dada-taaam!!! Gün geldi çattı!!!! Saat 9'da havalimanına doğru yol almaya başladık, herkesle vedalaştık, arkamdan da su  dökmeyi ihmal etmediler tabii haha :D Telefonum elimde, kulaklığımı takmış, müzik dinliyordum sessizce, tabii yavaş yavaş nefes almaya devam ediyordum hahaha :D Şansımıza trafik yoktu ve havalimanına yarım saat gibi kısa süreyle geldik. Bavulumu babam taşıdı, teslim etmeye varana kadar... 

Dolaş dolaş dola. bir türlü vakit geçmiyor... Neyse saat geldi... çağrı sesi duyuldu ve içeri giriniz yazısı.... Allahım dedim... Annemlerle vedalaştık, pasaportumu kontrol ettirdim... Ve içeri girdim...

Aman tanrığğğğm bunee??? Dedim heralde ben gerçekten Kore'ye ışık hızıyla uçtum da buradayım dedim ahahah. Baya bir Koreli vardı eh, zaten Kore'ye gidecekler başka nereye gidebilirler ki? :P ama ekonomi sınıfında olduğum için, benim bulunduğum bölümde çok fazla kişi yoktu giderken, tek başımaydım ve horul horul uyudum uçakta ayıptır söylemesi ~ hostesler ve hostlar baya bir iyilerdi.. Hatta hosteslerle o kadar güzel anım oldu ki aktaracağım şimdi ~

"Which do you want to drink or eat?" 

"Türkçe konuşabilirsiniz rahat rahat söyleyin" 

"Ah, pardon artık o kadar çok alıştık ki bunu söylemeye kusura bakmayın"

dedi hostes bayan. Robot gibilerdi yahu, allah kolaylık versin onlara zor iş.. 

Ve, pilotumuz konuştu inişimiz yarım saat sonra tamamlanacak dedi "bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz" dedi ~ Daha sonra yarım saat geçti çabucak ~ ve Incheon havalimanına varmıştık!!!! 

Devamı ikinci bölümde ~ 

Yeni yılın ilk günü~

Evet, yeni yılın ilk günüyle birlikte defalarca açıp, kapattığım ve şimdi tekrar açtığım bir blog sayfası ile karşı karşıyayız ~

Öncelikle tekrar merhaba. Bu süre boyunca, Kore hakkında sormak istedikleriniz varsa, sorabilirsiniz, aklınıza geldiği her şey.. Çekinmeden sorabilirsiniz, edep ve adabınızla. 17 - 24 Temmuz arası Kore'ye gittim geçen yaz. Bu sene ise, tekrar gideceğim 1 haftalık geziden pek bir şey anlamamıştım henüz. Ama bu sene deyim yerindeyse doyacağım sanırım ~

Ah, doğru ben kendimi tanıtmadım değil mi size? ehe. çok pardon ~
19 yaşında cıbıl cıbıl bir bireyim ~ haha bir ay sonra 20 yaşında olacağım yaşlanıyoruz değil mi ~
Uhm.. Kore sevgim nasıl başladı? Uhm... Bir arkadaşım tavsiyesi sayesinde.. 2011'de başladı 3 sene olmuş değil mi? Herkes Boys Over Flowers'la başlar, ve ardı arkası gelmez.. Ama benim öyle değil, Park Shin Hye ve Jung Yong Hwa'nın oynadığı Heartstrings'le başladı her şey.. Sonra ilk K-Pop dünyasına atıldım ve ilk dinlediğim grup ise CNBLUE'du ve yerleri her zaman ayrı benim için şu an çok takip edemesem de ve bir BOICE olamasam da.. Kendilerinden çok özür dilemekteyim ~
Şu anda ise büyük bir EXO fanıyım, ardından tabii ki bir Starlight duruyor karşınızda. Şimdi Starlight kim diyeceksiniz? 2012 yılında kurulmuş bir gruptur efenim adı da VIXX. Bir sonra ki yazımız da belki bununla ilgili yazabilirim ~ VIXX'ın fan grubunun adıdır Starlight~ Daha sonra TVXQ takip ederim Cassiopiea ~ (yanlış yazabilirim affola) Girls Day ve Block B takip ettiğim gruplar.. Aslında K-POP'dan o kadar çok kişi dinliyorum ki, birkaç grubun biasım var sadece...  Koreanturk sitesinde de genel olarak çeviri yapmaktayım. Şu anda dizisini takip etmediğim the woman who married three times dizisini çeviriyoruz. Daha önce tıp dizisi olan The 3rd hospital ve tarihi dizisi olan Cruel palace dizisini çevirdik. ~

Daha sonra işte efenim Kore'ye gittim geldim, sonra bir arkadaşım bir Koreli ile tanıştırdı ve onunla çıkmaya başladık bu maraton 4 ay sürdü ve 4 ayın sonunda da ben ayrılmak istedim. Bunun nedenini de belki daha sonra blog da anlatabilirim ~

Ehm, sanırım bu kadarlık yeter değil mi ilk açılış? Eğer merak ettiğiniz bir şey varsa facebook adresimden yazabilirsiniz ~ facebook.com/cnsdrmz